Cenovaya indiğim sabah seni katiyen göremezdim Aklım başımda değildi küfür gibi huzursuzdum Herkes beni unutmuştu ben kimseyi unutmamıştım Zehra'yı unutmamıştım allahsız gözlerini unutmamıştım Sol böğrüme sanki çıplak bir hançer saplamışlardı Şimdi benim gözlerim paris'te marivaux sinemasında Bir çift kara maça gibi yorgun ve uykusuz Ellerim derseniz marsilya'da garsonla hesaplaşıyor Martini-cin seksen frank on frank da servis Kalbim derseniz onun nerede olduğunu bilmiyorum Ağlıyorum onun nerede olduğunu bilmiyorum Hiç kimse kalbimin nerede olduğunu bilmiyor Nihayet seni terk edip gitti diyebilirsiniz Benim acılarım ilâhlar gibi şiirlerimi doğuruyorlar Onları karanlıkta bembeyaz gözleriyle görüyorum Karanlıkta seni görüyorum dudaklarına ellerimi sürüyorum Seni kollarımın arasında tutuyorum ağzından öpüyorum İkimiz birdenbire austerlitz garı'na gidiyoruz Austerlitz garı önüne bakıyor bizden utanıyor Bir trene binmek rastgele defolup gitmek istiyorum Trenin barında alnımı yağmurlu camlara dayamak Küstah bir duble birayla karşılıklı oturup ağlamak Kalemimde mürekkep kalmıyor insanlar beni görmüyorlar İnsanlar kendilerini kaybetmişler onlara acıyorum Ümitsiz bir akrep gibi ben aynı zamanda mağrurum Samaritain'in ışıkları ocağıma düşmüş yalvarıyor Bir roman için fevkalâde oldukları düşünülebilir Sen bir paket gauloise aldın bir paket mavi gauloise Bense on frangımı amerikan bilârdosuna kaptırdım Seine kıyısında mırç büyük bir hayal kuruyordu Seine kıyısında üçümüz sarhoş bir hayal kuruyorduk Mavi bir ışık vardı ben işte onu kaybettim Ben gölgemi kaybettim max jacob'un şiirlerini Sen avucunda bir lokma rüzgâr tutuyordun Bu rüzgâr için şairliğimi hınzırlığımı kaybettim Aklımdan sen geçiyorsun bir bulut gibi geçiyorsun Dün gece ezberimden çehreni defterime çizdim Sen belki hakikaten bir bulut gibi yolcusun Marsilya'da bir akşam soğuktan tir tir titredim Peter cheyney'in bir kitabını bir kahvede soluksuz bitirdim Vapur ertesi gün saat beş'te kalkacaktı Ölümüm herkesinkinden başka türlü olacak Bunu alahım gibi aşikâr biliyorum Kim ne derse desin biliyorum içime gün gibi doğuyor On bir gün aç ve susuz gözlerinin içine bakacağım On ikinci gün jiletle damarlarımı keseceğim Hep aynı manzarayı kullanmaktan bıktım usandım Bir yumruk vurdum dünden kalma bir şarkıyı dağıttım Van gogh bana bakıyordu deli gözleriyle bakıyordu Ellerim titriyordu bir dakar yolculuğu kuruyordum Güya bir şilebin kıç güvertesinde durmuştum Nabızlarım bir deniz fenerinin gözlerinde atıyordu Asor adalarında on sekiz mısramı unutmuştum Onlar beni terk etmişlerdi yalnız kalmıştım mahvolmuştum Sen beni terketmiştin bunu yalnız serdümen biliyordu Geceleyin ışıkları söndürüp senden bahsediyorduk Seine kitapçılarında villon'un şiirlerini buldum Nehir yürek gibi kabarmıştı rüzgâr esiyordu Bir hafta her gece villon'dan bir şeyler okudum Sen benim şiirlerimi okudukça ağlayacaksın Seni hiç görmeseydim seni keşke hiç görmeseydim Şu benim iki gözüm aksalardı kıpkızıl kör olsaydım Sacre-coeur'de armonik çalsaydım dilenseydim Seni hiç görmeseydim ismini hiç duymasaydım Belki kendime göre rezilce saadetlerim olurdu Kaldırımlara renkli tebeşirlerle katedral resimleri çizerdim Kaldırımlara senin resmini çizerdim herkes seni çiğnerdi Bistroya yıkılır çırılçıplak bir quantro içerdim Lucie-anne yine gelir yine bana senden bahsederdi Lucie-anne neden gelir neden bana senden bahsederdi Benim bu çektiklerimi bir çocuk var ki anlıyor Kendimi yerden yere vuruşurumu içimdeki zehri Bir çocuk var ki anlıyor benim gibi kahroluyor Odasında şiirlerim fukara mumlar gibi yanıyorlar Sen o çocuk değilsin sen artık çocuk değilsin Sen artık çocuk frğildim Dudakların eskisi gibi beyaz değiller biliyorsun Sen gözlerini kaybettin gözlerini gözlerini bunu biliyorsun Ben ki yaşadıklarımı büyük dinler gibi yaşıyorum Sen artık bir din değilsin bunu biliyorsun Eiffel'in dibinde durduk ben bir cıgara yaktım Saint – dominique sokağında şehir ışıklarını yaktı İçim büyük karanlıktı ellerimi göğe uzattım Soluk bir sisin arkasından yüzün gözüküyordu Gece inmişti takım takım yıldızlar gözüküyordu Şimdi sen başka bir şehirdeydin saçlarını kesmiştin Dudaklarını boyamıştın bu seni tamamen değiştirmişti Rüyana erkekler giriyordu hem çıplak giriyordu Aklına ben geldiğim zaman utanıyordun Onların arasında değildim çünkü ben yoktum Ben paris'te kalmıştım adresim ezberindeydi Her cumartesi istesen bir kart gönderebilirdin Ne var ki bunu hiçbir zaman yapmayacaksın Kendimden kurtulmak için gölgemi koridorda astım Pazar günü sözleşmiştik beni mutlaka bekleyecekti Şimdi kalkıp gitsem mırç'ı bulacağım malûm Sonra vini-prix'den üç litre şarap alacağımız şarabın yanına bir şişe rom-negrita alacağımız Sarhoş olacağımız malûm şarkı söyleyeceğimiz Sonra mırç zehra'dan bahsedecek ben susacağım Camlardan bakınca paris'in damlarını göreceğiz Bana ancak sabahları telefon edebilirsiniz...