Ufuklardan ufuklara Ordu ordu, köpüklü mor dalgalar koşuyordu Hazer rüzgârların dilini konuşuyor, balam Konuşup coşuyordu Kim demiş, "черт возьми"? Hazer ölü bir göle benzer Uçsuz bucaksız, başı boş tuzlu bir sudur Hazer Hazer'de dost gezer, ey, düşman gezer Dalga bir dağdır, kayık bir geyik Dalga bir kuyu, kayık bir kova Çıkıyor kayık, iniyor kayık Devrilen bir atın sırtından inip Şahlanan bir ata biniyor kayık Ve kayıkçı Türkmenistanlı bir Buda heykeli gibi Dümenin yanında bağdaş kurup oturmuş Fakat sanma ki Hazer'in karşısında el pençe divan durmuş O bir Buda heykelinin taştan sükûnu gibi kendinden emin Dümenin yanına bağdaş kurup oturmuş Bakmıyor kayığa, sarılan sulara Bakmıyor çatlayıp yarılan sulara Çıkıyor kayık, iniyor kayık Devrilen bir atın sırtından inip Şahlanan bir ata biniyor kayık Yaman esiyor be karayel, yaman Sakın özünü Hazer'in hilesinden, aman Aman, oyun oynamasın sana rüzgâr Aldırma, anam, ne çıkar, ne çıkar? Kudurtsun karayel suları Hazer'de doğanın Hazer'dir mezarı Çıkıyor kayık, iniyor kayık Çıkıyor ka-, iniyor ka- Çık-, in- Çık-