Yola çıkarken apoletlerimi koparmıştım Artık rütbesiz bir er bile değildim Emir ve komuta zincirinin ne olduğunu askerler iyi bilir Artık halktan biriydim, tek gücüm ihtilalci olmamdı Boynumuzda idam fermanı bulunan bir ihtilalci Bütün evraklar, yazışmalar resmî olarak yaverimdeydi Ama o da istifa ettiğine göre, "Ben" dedi "Bu evrakları şimdi size veremem, ne olacak? Bütün bunları bir başka komutana vermeliyim" Önce kendimi toparlayamadım Rütbesiz bir ihtilalciydim, haklıydı ama Bir yerde de bu işin eylemde bir yeri var mı diye Kalakalmıştım ♪ Ertesi gün odaya Karabekir Paşa geldi İki adım uzakta topuklarından gelen bir selam verdi Ve öylece devam etti "Komutamda bulunan herkesin size saygılarını arz ediyoruz İhtilalin doğal komutanı sizsiniz, emrinizdeyiz" Kucaklaştık ♪ Çağımızın çok fevkinde olan işlere kalkışmak hüsran olabilirdi Kısa zamanda parlak başarılar elde edebilirdik ama Sınırları genişletmek istemiyordum Ulusal sınırlar içinde sağlıklı bir devlet kurarak Benden sonra da sağlam kalacak siyasi bir sistem bırakmalıydım Misakımillî Arkadaşlarla bazen tartışırdık Bazıları eski sınırlara kavuşmak isterlerdi Hatta daha da ötesine Oysa ben sömürgeciliğin, yayılmacılığın Er geç hüsranla sona ereceğini biliyordum Amaçlarıma adım adım gitmeliydim Halkıma ters gelecek düşünceleri Defalarca düşünmeliydim, danışmalıydım Ama karar verince de asla geri dönmemeliydim Erzurum'a varınca ilk hedefim kongreyi toplamaktı Bu, Anadolu ihtilalinin meclisi olacaktı Ateş orada yakılacak Sabahlara kadar çalışırdık Her şeyi adım adım planlamak gerekiyordu Günlükleri yazmaktan yorulunca Mazhar'a yazdırırdım Sigaramın acı nefesi, tatlı hayalleri gerçekleştirecekti "Bu sırları şimdilik sakla ve yaz Padişah ve hanedan yok olacak Ve Cumhuriyet kurulacak Yaz, fes kalkacak Yaz, uygar milletler gibi şapka olacak" Bazen, "Bunlar fazla hayal değil mi?" derdi "Yaz" derdim, "Devam et, latin harfleri olacak Yaz; kadınlara özgürlük, seçme, seçilme hakkı" Seneler sonra ikimiz de yazdıklarımızı unutmamıştık Şapka devrimini gerçekleştirdiğimizde Benim de, Mazhar'ın da, Diyanet İşleri Başkanı'nın da Başında birer şapka vardı, göz göze gelmiştik "Mazhar" demiştim, "Kaçıncı sayfada kaldık?"