Gülüm Bu gece birdenbire yüreğimde sıcak bir mermi gibi hissettim yokluğunu Bu gece yaz havası gibi etimdesin Dişlerinle ısırdığın kızılcığa doyamadığım Karabardos sesi geliyor dere boylarından Bu gece ayrılığımızın bin kere bininci gecesi galiba Tütün gibi tükendi zaman Oysa ben seni erken yaşayıp hiç kaybetmemek için Taze, hudutsuz sevdim Yüreğimin yenilmez aşk tanrıcası Galiba, galiba bu gece yazık ve özlemlerin gecesi ♪ İnsanlar kapı önlerindeki ayakkabılarını içeriye almayı öğrendiği tarihlerde Biz Bolivya dağlarında dolaşıyorduk Caz dinlemenin ayrıcalık olduğu dönemlerde ise Irkçı, beyaz kamçıdan kaçan Siyah çıplak ayakların sesini duyuyor Dört açıyorduk gözümüzü Sevdamızın içindeki kâinatın küüklüğü ne ise Hem şaşırıp hem gururlanıyorduk Öğle güneşinden yanmayı göze alarak yürüyorduk minik ellerin avuçlarımda Sonsuz ufuklardaki insanlığa, hürriyet kadar sevdiğimiz insanlara doğru Galiba bu gece, bu gece ölümsüzlüğün gecesi ♪ Bu gece çık Boztepe'ye gülüm Seyredeyim seni tepeden tırnağa Sağ taraftan Değirmendere'nin kıvrak kalçalı bir kız gibi denize katılışını seyret Seni hissettim Sol taraftan Akçaabat'ın tütün kokusunu çek ciğerlerine Seni imrendim Hiçbi' şey yapmıyo'san gülüm Güneşin Boztepe eteklerinde yanışını seyret Seni kıskandım ♪ Bense Bolaman virajlarında uzun saçlının yerinde çay içmekteyim bir tanem Az kaldı, düşerim o sahillere Yelkenleri rüzgâr içmiş Sürmene takası gibi sarhoş, açık denizlerinden Seni özledim Ağzımda yarım kalmış bir öpüşme gibi Sadık Gazioğlu Hoca'm'ızın bize söylediği türküyle sana geliyorum Ben bu kadar içmezdum Derdumden içeyirum Ağlayın beni kızlar Yandum da tüteyirum Gerisini sorma O günlerden belleğimde bir tek sen kaldın lekesiz ve tertemiz Gerisini unuttum Daha sonraları ise Ayrı düşmeyi Ve sesini duyup gece yatağımdan fırlamayı öğrendim Sen benim korkum, yutkunuşum Uyanışlarımın en güzelisin Sen benim İnsanlığın bütün zaman ve mekanlarda peşinden koşup da bilemediği bildiğimsin Galiba, galiba bu gece yağmurda gökkuşağı misali Gülerken ağlamanın zamanı