Bir kez daha Hoyratça uyandırılışımın ardından Gidiyorum ömrümün cephesinde kopan bir cenge Nice neferler harap olmuş derdinden Gerek bana kuvvet, lazım bana denge Karanlığın arenasında Kükrüyor aç aslanlar Tiranlığın kabaresinde Yalan dolu bir destan var Düştü puslu yağmur amansız, belirsiz İt izinin at izine karıştığı bu topraklara Aştı bentleri seller zamansız, sevimsiz Doldu taştı sabırlar umarsız, emsalsiz İt izinin at izine karıştığı bu topraklara Kara kanatlar dizildi gökyüzünde uç uca Kondu yırtıcı kuşlar ceset yığınlarına Kalan sağlar vuruldu prangalara peş peşe Zorba mı daha kalleş yoksa akbaba mı konan leşe Çoktan kül oldu neşe, kalmadı sığınacak bir liman Ardımda arsız kan tazıları, vermiyor aman Sonumun habercisi gibi, yaklaşıyor atlılar Derdime değil derman, olsa gerek katlime ferman Rutubetli duvarların ardında Nice feryatlar hal olmuş, lakin olmamış duyan Sükunet mi beni öldürecek kahrımdan Yoksa ufunet mi zehirleyecek ağırından İnerken üstümüze acı, kasvetli bir sağanak Dağıldı gitti nizam, aldı yerini kargaşa Zincirimi tutan haraminin anlık boşluğunda Belirdi kurtuluşum, fırtınanın loşluğunda Koştum, kaçtım esaretin pençesinden Bitap lakin ümitli kaderin cilvesinden Gökten indi yıldırım, sardı ateş çemberi Son kez uludu kurt acziyetin meralarında Küçükbaş tıkıldı ağıla, geldi çattı zemheri Sönüp bitti umut kanlı satır yaralarında