Sağ kalanlarımız var mı? Bu sandığa masum cesetler saklı Baktık etrafta herkes haklı Kalsın bu sokak, bizim kalsın bu sokak Tatava yasak, sen yorulduk san Rahatla uzan, derdimiz var eksik olmaz Git ona, git ona; git sorma, git sorma Hayat bu çelmeyi çok seviyor Benim ahdım var, deli gömleğim yok Hecelere yükledik abi bi' ton tasa, dert başa Hiç yok farklı bi' ton Kaçmadık kavgamız aynı Aynamız da bizim Açmadık perdeler karanlık oda, sanki Korkuyor musun yoksa kalk yanımdan Hayat varsa üç yüz sayfalık kitaplarında Kaçıncı kapalı kapı bu, bu Açılmayan mazileri hatırlayıp dur, dur Hangi tarih yazdı bunu söyle Unutulduk, unutulduk Kaçıncı kapalı kapı bu, bu Açılmayan mazileri hatırlayıp dur, dur Hangi tarih yazdı bunu söyle Unutulduk, unutulduk Neyine güvenir ruhum? Söküp alıp elimle tutarım onu Her adım başı pusu Ne zaman uyudum; o zaman yapıştı yakama huzur Yürünen uzun bi' yol Gidince dönülmüyor ve sonu görünmüyor Yaradan ölünmüyor Ama şakadan ölüm de yok (yok, yok, yok) Uçsuz bucaksız yolculuklarla konuştun Aslında konu şu: Dilinden dökülen cümlenin hedefi sonuçtan oluşur Bu seni yıkar ve eder adam, nereye kadar? Gerçeğin kapılır bir yalana İçinden çıkılmaz bu hâlin acısı dökülür sigarana Bir yanında sen ve bir yanında ben hep üçümüz bir arada Gözlerimizin özlemi gökyüzüne boynundan asılı flamalar Yüksekten izlerken bu şehri nefretin dönüşür canavara Kaçamaz olursun dizlerin üstünde sürünmek istersen kefenin cebinden para çıkar Bunun için yaşa, bunun için geber Bokun içinde debelen uçurum ucunda Tepeden zemine bi' düş hele Tüm kelimeler istemsiz şekilde dönüşür birbirine Bu şekilde döner mi çark? Kâbuslarım gerçekten görününce Uyanmak istediğim bir cehennem Saf karanlığının gölgesinde Kaçıncı kapalı kapı bu, bu Açılmayan mazileri hatırlayıp dur, dur Hangi tarih yazdı bunu söyle Unutulduk, unutulduk Kaçıncı kapalı kapı bu, bu Açılmayan mazileri hatırlayıp dur, dur Hangi tarih yazdı bunu söyle Unutulduk, unutulduk Sonuçta gidenler onlardı Yaka silktin yalnızlıktan Pek asildin eskilerde Üzülme tepende yine güneş doğacak Gece içtin kara sütünü gününün Ölümsüz olmak istiyordun Şarap gibi yıllanırken aklın Bardağın dibinde kaldı korkun Şimdi geçmiyor mu forsun? (Hayır) İçinde sadece korku kaldı Meleklerle yarışmak niyetken İçindeki şeytana borçlu kaldın Sonsuz artık bu yoksunluk Geri gidişini resmediyor talihin Aklına getir hep faniliğini Pişmanlık bu dünyaya tabi değil hiç Hangi kapıyı açacağına ver karar Karanlık olmadan her taraf Yalpalar yüzüne düşen o ışık Ortasındasın hep kışın Düşün taşın, sadakat en büyük sınavın O yüzden yaralı inançların Aklını kaybettiğini düşünme Sadece yanlış taraftasın Tüm kazanımlar biter bi' gün Para gibi, aşk gibi, dostlar gibi Burnun sürter yoklar dibi Kavuşamayan tüm kollar gibi Farklı pusudaki yollar gibi Bedenin düşer, yoklar dibi Gündüz gözüyle ölmek gibi Gün bitip özüne dönmek gibi