Sözüm ona böyük şehirde ufacık bedenimlen Gendimden ağır yükler taşır Küflü, ağır gokulu, pis han odalarında yaşarken Sılada Mehmet'im geldi dünyaya Bencileğin kara guru bi' oğlancık Şimdi bizim bi' İstanbul şehrinde Çocuklu kadınlara ne gerekse Fadime'ye o gerek değil midir? Ekmek gerek değil midir, et gerek değil midir? Çünkü dünyadan habersiz Mehmet'ime süt gerek değil midir? Ana memesine öyle bi' yapışmış ki Mehmet Allah Allah, muhabere meydanına dönmüş ortalık Ne derseniz deyin Bizim oralarda şu İstanbul'un denizi kadar emek de dökseniz Başkalarının kursağına Kendi kursağınıza ekmekle pilavdan gayrı zıkkım düşmez Şu güzelim dünyada ben de bi' yer kapayım Diye öyle bir sömürmüş ki anasının memesini Mehmet Çok geçmeden bi' çift eski postala dönmüş Fadime'nin memeleri İçindeki süt bi' yana, anasının memelerini yese doymazdı Mehmet Çok geçmez, Durmuş yoksa Fadime ırgat olur bey toprağına Sırtlar beşigini, iner tarlaya Terden ak pak olmuş boyasız kaşı Dayanmış, çapaya duruyor Fatma Kara kışta soğuk, Temmuzda sıcak Hep senin başına vuruyor, Fatma Kara kışta soğuk, Temmuzda sıcak Hep senin başına vuruyor, Fatma İnceden inceye ağrıyor başın Soğudu, ısınmaz yavancık aşın Çatlamış dudağın, çürümüş dişin Sana çok ızdırap veriyor, Fatma Çatlamış dudağın, çürümüş dişin Kardan adam gibi eriyor, Fatma Arabalar gelmiş, misler kokuyor Yazamıyor ama biraz okuyor Kaş altından dargın dargın bakıyor Pek bakar, kör değil, görüyor Fatma Kaş altından dargın dargın bakıyor Pek bakar, kör değil, görüyor Fatma