Dağlarının, dağlarının ardı nazlıdır Uçurum kıyısında incecik bi' yoldur Gider dolanı dolanı Bi' hastam vardır umutsuz Belki Ayşe, belki Elif Endamı uykularda, endamı soğuk sularda Gayri iki korku çiçeğidir gözleri Açar mavi kuyularda, derin kuyularda Dağlarının, dağlarının ardı nazlıdır Hiç akıl edip de düşünen var mı? Gün kimin hesabına tutar akşamı? Rahmetinden kim demlenir bulutun? Hayırlı evlat makine nasıl canavar kesilir? Kurdun, karıncanın rızkını veren toprak nasıl ayartılır? Yüz vermez topal öküze ve almaz koynuna kara sapanı Sepetçi oğlun bir kömür işçisidir Mavzer değil, kürek tutar Urfalı Nazif Mal haraç mezattır, can pazar pazar Kırmızı, ak ve esmer Yumuşak ve sert buğdayları yaratan ellerinin sahibidir bu Kör boğaz, nafaka uğruna hâldan düşmüş, tebdil gezer Gün ola devran döne, umut yetişe Dağlarının, dağlarının ardında Değil öyle yoksulluklar, hasretler Bir tek başak bile dargın kalmayacaktır Bir tek zeytin dalı bile yalnız Sıkıysa yağmasın yağmur Sıkıysa uykudan uyanmasın dağ Bu yürek ne güne vurur?