Seyduna bir yanıyla sırtını dağlara yaslamış Rahat rahat uyuyordu Diğer yanı sevda kılıcından geçiriliyordu Hasretin sütlü şafağında Her ahda ciğerine kan otururdu Buzdu kapkaraydı dağların kuytuluğu Yaşamın korkusu i̇telemişti dağlara onu Türkü söylerdi nefes almak i̇çin uluyan gecelerde Yorgun sularca uykuya dalmazdı hayat Seyduna'da Etrafı ağaçlı akarsuya benzerdi Şahrut'un gözleri Ayışığına bakarak şarkı söylerdi akarken Geceleyin bile yedi i̇klim rengiydi yüreği Güneş rengi gözleri düşünürdü Şahrut'un Yorgun düşleri dökülürken uykunun gölüne Gece gibi kapkara gözüyle yıldızlara bakıp Düşünürdü Şahrut'u düşünür i̇çi yarılırdı acıdan Bir türkü gibi gözleri uzakalara uzanırdı Bir şafak güzelliğinde Şahrut'la uyanmaktı ümidi Ve dağ gibi sertleşen yüzüyle düşerdi toprağa Yorgun gözleri öylece açık dururdu uykuda yüzünde Yıldızların yaşadığı saatte Şahrut yağmurun geliniydi Renklerin yedi vereniyle nakışlardı gök maviyi Ne vakit Seyduna'ya hasret yaksa Kırık su gibi bakardı dağlara Ve genç ölümlere yakılan türküler gibi ağlardı kuytulara Seyduna, sevdasını dağların yüzü yapar Yıldız yanığı gecelerde yüreğinin esrarına dalar Karayele ahını salardı Karanlık denizinin kıyısına çekmişim i̇ki küreğimi Nicedir senden aldığım ağılı sözlerdir ağzımın taşıdığı Saklımda ağlarım ya da bir dostun yüzüne gülerken Sularımı yeraltına çekmişim az yaşadıklarımda uzun ölmüşüm Ah Şahrud niye yüzün tam okunmuyor sesinde niye?