Şehrin aya bakan yüzünde, işinde gücünde kediler vardır bu saatlerde Güzel olurduk hatta mükemmel, fakat engel oluyordu geçmişler Gelecekler, yani sonsuz gemiler, yalnız filikalar, can yelekli tavanlar İçerken hayata 'yaşa' demişler miydi sana, öyle mi geldi bana? Bir çeşit şehir aptallığı oysa, koşmak çarşılarda Savaşmaktan çekinmezdik aslında tahta kılıçlarla Bir şeylerin izindeydim, temmuz'du ben gençtim Anlayabilirdim belki sessizliğin sesini Konuşmak biraz da sevişmekse ruhum Gece uçan bir kuş olmuş çok mu? Adanmışlar sokağı ki komşuydu bizim köye Nüfus desen birkaç sarı benizli köle Vurulmuşlar oralarda öle öle canlanmışlardı renkli t.vlerde Sonra o napalm sokaklardan geçtik, çay bahçelerine geldik Karbonatlara, şekerlere, plastik sandalyelerde estik Kırmızı çay içtik, gülmeyi öğrendik, ölmeyi öğrendik Savaşmaktan çekinmezdik aslında tahta kılıçlarla...